16 Aralık 2014 Salı

BİLGİLER

EN İYİ BİLGİLER

1. Deve kuşlarının gözleri beyinlerinden büyüktür 
2. Timsahların ağızlarını açma güçleri kapama güçlerinden daha azdır 
3. Karınca deliklerinin girişi her zaman kuzey"e bakar 
4. En zehirli hayvanın altın kurbağa olduğunu biliyor muydunuz? 
5. Bir insanın damarları arka arkaya konulduğunda dünyanın çevresini 2 defa dönenecek kadar uzunluktadır. 
6. Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplar 
7. Nobel barış ödüllerinin kurucusu Alfread Nobel aslında dinamit yapımcısıydı 
8. Dünyanın en soğuk yeri güney kutbu olup sıcaklık -80 ve -90 civarındadır 
9. Tarihte en uzun hakimiyette kalmış sülale Osmanlı sülalesidir: 623 yıl 
10. 1533 yılında Rusyada hakimiyete gelmiş IV.İvan'ın kendi yerinde gözü olduğu gerekçesiyle öz oğlunu öldürmüştür. 
11. Tarantulalar zehiri annesinden alır annesi de ölürmüş 
12. Fransa Kralı XIV.Ludvig zamanında yapılan Versay sarayında tuvalet yoktu. 
13. Noel babanın kıyafetleri onu yıllar önce coca cola’nın yarattığı için kırmızıymış 
14. Kargalar ortalama 120yıl yaşarlar 
15. Bir insan 1'den 1 milyara kadar 12 senede sayabildiğini biliyor muydunuz... 
16. Zürafaların ses telleri yoktur. 
17. Bir insanın damarlarının uzunluğunun dünyayı 200 kere dolaşabileceğini biliyor muydunuz? 
18. yetişkin biri günde ortalama 25.000kez nefes alır 
19. Bugün hayatınızın geri kalan günlerinin ilk günü... 
20. Balıklar olan her şeyi 10 dakika sonra unuturlar 
21. Bir bardak kolada yaklaşık 32 küp şeker bulunur. 
22. Okyanusun en derin yerine inmek aya gitmekten daha zordur... 
23. Ortalama alınırsa her yıl eşekler tarafından öldürülen insan sayısı uçak kazalarında ölen insan sayısından daha fazla(minare)
24. Bir gerpard saate 125km hizlan kosar 
25. Jackie chan dünyadaki bütün dövüş sporlarında dünya şampiyonudur 
26. Eskiden Mısırlılar beyin ameliyatından sonra kafayı dikmek için karıncaları kullanırlarmış.Karıncanın bir yerine basınca ağzı açılıyormuş bizim Mısırlılar da bunları ameliyat ettikleri adamın kafa derisiyle yüzünü birleştirmek için kullanıyorlarmış. Zekiler naparsın .... 
27. Bir insanın ortalama 3 yılının tuvalette geçirdiğini?? 
28. En büyük insan Koreli bir iş adamı boyu 3 .10
29. Dünyanın en hızlı hayvanının cheetah olduğunu? 
30. Bir maymunun kolunda 25 milyon kıl vardır 
31. Normal yaşam süresinde ölen bir insan hayatının 12 yılını uyuyarak,6yılını banyo yaparak,5 yılını yolda geçirir ve 30 yılını seks ile 
32. Sanılanın aksine köpekler yeşil ve kırmızı rengi ayırt edebilirler, renk körlülüğüyle alakaları yoktur. 
33. Biliyor musunuz bir elektrik kablosu ile bir kadının arasındaki eşitliyi? İkisi çıplak iken tehlikelidir 
34. ''Ünlü satranç ustası Kasparov saniyede 120 hamle düşünebilmektedir.'' ifadesi kesinlikle yalandır. Kasparov saniyede 2!! hamleden fazla hesaplayamadığını kendisi itiraf etmiştir 
35. Filler fare gördüklerinde kaçmaktansa onu yemeyi tercih ederlermiş 
36. Elektrikli sandalye bir dişçi tarafından icat edilmiştir. 
37. Hindistan'da oyun kağıtları yuvarlaktır. 
38. Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, bir günde 90cm. kadar uzuyor. 
39. Bugüne kadar bilinen en ağır böbrek taşı 1.36 kg. 
40. Uyurken, televizyon seyrederken yaktığımızdan daha fazla kalori harcıyoruz. 
41. İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.. 
42. Hapşırdığımız zaman, kalbimiz de dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarımız bir an için durur... 
43. Kadınlar erkeklere oranla, iki kat daha fazla göz kırpar... 
44. Eğer Barby gerçekten yaşasaydı, vücut ölçüleri 97-72-82 cm olacaktı... 
45. İnsanlar vücutlarında 300 adet kemikle doğuyorlar, ama yetişkin olduklarında bu sayı 206'ya düşüyor. 
46. Külot giymediği için, Donald Duck'in çizgi filmlerinin Finlandiya'da oynatılması yasaktır... 
47. Peru'da hiç umumi tuvalet yoktur.. 
48. Buckingham Sarayı'nda 602 oda bulunuyor. 
49. Tom Sawyer daktiloda yazılan ilk romandır. 
50. Mexico City her sene 25cm. kadar batıyor... 
51. Ortalama bir buzdağının ağırlığı 20 milyon ton. 
52. Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar. 
53. Çocuklar baharda daha fazla büyüyor. 
54. İnsanlar beyinlerinin %10'unu kullanırlar. 
55. Newton, yer çekimi kanununu fark ettiği zaman, 23 yaşındaydı. 
56. Sağ elini kullanan insanlar, sol elini kullananlara göre, ortalama dokuz yıl daha fazla yaşıyorlar. 
57. Bir insan hayatı boyunca, ortalama iki yılını telefonda konuşarak harcıyor... 
58. 18 Şubat 1979 tarihinde sahra çölüne kar yağmıştı. 
59. Bir big mac hamburgerin ekmeğinde, ortalama 170 adet susam bulunuyor. 
60. Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda, her tepsiden bir zeytini kaldırarak, 1987 yılında, 40 bin dolar kâr etmiştir. 
61. Ödemeli telefon konuşmalarının çoğu, babalar gününde ediliyor. 
62. Sadece insanlar ve yunuslar zevk için cinsel ilişkide bulunurlar. 
63. Galatasaray’ın Ankaragücüne attığı bir golde topa değen son 6 kişi Ankaragücü’lü futbolculardı. 
64. Köpeklerin Gözleri Sadece Siyah Beyaz Görür Tıpkı Eski Türk Filmleri Gibi 
65. Bir çocuğun ağzındaki mikrop sayısı köpeğin ağzındaki mikrop sayısından daha fazlaymış 
66. Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir 
67. Toprak solucanları dondurulduktan sonra, oda ısısında tekrar hayata döndürülebilir. 
68. Brine karideslerinin yumurtaları kurutulduktan sonra dahi, tuzlu suda canlandırılabilir. 
69. 1 erkek devekuşu 6 dişiyle 1 günde çiftleşebilir ,bütün dişiler aynı yuwada kawga etmeden yaşarlar,ve en önemlisi yavrular çıkana kadar yumurtaların üstünde erkek devekuşu oturur.. 
70. Zürafaların ses telleri yoktur 
71. Bizler yani beyaz insanlar nasıl zencileri ve de Çinlileri (Japon falan da olabilir) birbirlerine çok benzetiyorsak, onlarda bizim için aynı şeyleri düşünmektedirler. 
72. Kutup ayıları daha az enerji harcamak için(vucut ısılarını korumak için) arka ayaklarını ön ayaklarının izine basarlar. 
73. İnsanlar her hapşırdığında kalbinin 0,8sn. durduğunu biliyor muydunuz? 
74. Bir mayıs sineğinin ömrü sadece birkaç saattir. 
75. Dünyada en derine dalan kuş türü imparator penguenleridir. Bu kuşlar yiyecek aradıkları sırada tam 255 metre derine dalarlar. yani bu kuşlar yaklaşık 18 dk nefessiz kalıyorlar!!! 
76. Mikrobu ilk olarak mikroskop altında gören kişi Anton van Leeuwenhoek'tir. 
77. Eğer bu hızla giderse dünyadaki kirlenme yüzünden bir kaç yüzyıl içinde yaşamın tamamen son bulacağını (tabii insanların gen haritasının bulunması da yaşamın sona ermesini engelleyemeyecek 
78. Tüm dünyada yılda tam 16 Milyon tane fırtına çıkar. 
79. Bir yılda gözümüzü tam 4 200 000 kez kırpıyoruz. 
80. Sinekkuşları, saniyede tam 60 kere kanat çırparlar! 
81. En büyük hücre devekuşu yumurtasıdır 
82. Başkan John F.Kennedy,20 dakikada 4 gazete okuyabiliyordu. 
83. Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı. 
84. Günümüzdeki evliliklerin %50si boşanmayla sona ermektedir. 
85. Bir okyanusun en derin yerinde,demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer. 
86. Geçen 3500 yılın,sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır 
87. Hİpopotamlar insanlardan daha hızlı koşarlar. 
88. Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır 
89. Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer Çin şehirlerinde büyük sellere neden olacak.Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak. 
90. Ev kazalarında ölenlerin ve yaralananların bir yıldaki sayısı trafik kazalarında ölenlerin sayısına eşittir. 
91. Dünyada ilk defa bir Müslüman(Saadettin Teksoy) kutuplarda namaz kılmıştır. 
92. Türkiye’de Mehmet adında 1milyon 229 bin kişi var 
93. Bir okaliptüste yaklaşık 3 ton su vardır 
94. Dünyada kıtalar her yıl birbirlerine yaklaşık 1 cm yaklaşırlar 
95. Ege denizi eskiden büyük bir kıta idi oluşan depremler sonunda Ege denizi meydana geldi . 
96. Kurbağaların zehirli bir böcek yuttuklarında(arı gibi) midelerini ağızlarından çıkarıp temizlediklerini biliyor muydunuz? 
97. Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır. 
98. Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür. 
99. İnek sütünün pH değeri 6'dır. 
100.Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir. 
101.Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir. 
102.Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar. 
103.Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur. 
104.Kedilerin beyninde 32 adet kas vardır. 
105.Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur. 
106.Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer Çin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak. 
107.Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır. 
108.Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır. 
109.Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar. 
110.Meşe ağaçları elli yaşına gelmeden meşe palamudu üretemezler. 
111.Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler. 
112.İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir. 
113.Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır. 
114.Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir. 
115.Kanada, Kızılderili dilinde "büyük köy" anlamına gelmektedir. 
116.İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur. 
117.Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır. 
118.Başkan John F. Kenndy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi. 
119.Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır. 
120.Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında Connecticut New Haven'da yayımlanmıştı. 
121.Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir. 
122.Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis, 1919 yılında Elzie Crisler Segar tarafından yaratıldı. 
123.İlk çamaşır makinesi 1907 yılında Hurley Machine Co. Tarafından pazarlandı. 
124.Kıta isimlerinin hepsi aynı harfle başlayıp aynı harfle biter. 
125.Avustralya'daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar. 
126.ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır. 
127.Ortalama bir erkek, hayatının 3350 saatini tıraş olmak için harcar. 
128.Geçen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır. 
129.Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir. 
130.Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır. 
131.İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir. 
132.Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır. 
133.Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı. 
134.Her 25 kişiden biri astım hastasıdır. 
135.Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır. 
136.Uranüs, çıplak gözle görülebilen bir gezegendir. 
137.Kaptan Cook, Antarktika hariç bütün kıtalara ayak basan ilk insandır. 
138.Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır. 
139.Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer. 
140.Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir. 
141.Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine inanıyordu. 
142.Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya'nın Ishigaki Adası'nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır. 
143.Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür. 
144.Herhangi bir okyanusun en uzak olduğu nokta Çin'dir. 
145.Kış aylarında, Moskova'daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alanı kaplar. 
146.Rusya'da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir. 
147.Norveç'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer. 
148.Sadece dişi sivrisinekler ısırır. 
149.Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır. 
150.Hindistan'daki yıllık doğum sayısı, Avustralya'nın toplam nüfusundan fazladır.



İLKLER







      DÜNYANIN EN ÖNEMLİ OLAYLARI


Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
Hindistan'daki yıllık doğum sayısı, Avustralya'nın toplam nüfusundan fazladır.
Rusya'nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.
Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası okyanuslarda bulunmaktadır.
Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
Yazar Rudyard Kipling sadece siyah mürekkep kullanırdı.
Mickey Mouse'dan önce en meşhur çizgi film kahramanı Felix The Cat'di.
Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi.
Salatalığın yüzde 96'sı sudur.
Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
Peru'da hiç umumi tuvalet yoktur.
Timsahlar renk körüdür.
Yarım kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yaşayabilirler.
Havuca rengini karoten verir.
İnciler sirkede erir.
Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
İnternetin yıllık büyüme yüzdesi 314.000'dir.
Rodin'in ünlü 'Düşünen Adam' heykeli aslında İtalyan şair Dante'nin portresidir.
En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa'dır.
Sihirli sözcük 'abrakadabra' ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.
Marilyn Monroe'nun altı ayak parmağı vardı.
Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay'da düello yapmak yasaldır.
Eiffel Kulesi'nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak vardır
Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.
Elektrikli sandalye İsac Edison tarafından icat edilmiştir.
Bugüne kadar bilinen en ağır böbrek taşı 1.36 kg.
Hapşırdığımız zaman, kalbimiz de dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarımız bir an için durur...
Külot giymediği için, Donald Duck'in çizgi filimlerinin Finlandiya'da oynatılması yasaktır...
Mexico City her sene 25cm. kadar batıyor...
Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.
Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
İnek sütünün pH değeri 6'dır.
Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir
Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.
Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer Çin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.
Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir.
Kanada, Kızılderili dilinde "büyük köy" anlamına gelmektedir.
İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.
Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.
Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.
Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında Connecticut New Haven'da yayımlanmıştı.
Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis, 1919 yılında Elzie Crisler Segar tarafından yaratıldı.
Hindistan'da oyun kağıtları yuvarlaktır
Uyurken, televizyon seyrederken yaktığımızdan daha fazla kalori harcıyoruz
Kadınlar erkeklere oranla, iki kat daha fazla göz kırpar...
Buckingham Sarayı'nda 602 oda bulunuyor.
Ortalama bir buzdağının ağırlığı 20 milyon ton.
İnsanlar beyinlerinin %10'unu kullanırlar.
18 Subat 1979 tarihinde sahra çölüne kar yağmış.
Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda, her tepsiden bir zeytini kaldırarak, 1987 yılında, 40 bin dolar kâr etmiştir.
İlk çamaşır makinesı 1907 yılında Hurley Machine Co. Tarafından pazarlandı.
Kıta isimlerinin hepsi aynı harfle başlayıp aynı harfle biter.
Avustralya'daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar.
ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.
Ortalama bir erkek, hayatının 3350 saatini tıraş olmak için harcar.
Geçen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.

Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.
Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır.
Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine inanıyordu.
Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya'nın Ishigaki Adası'nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
Herhangi bir okyanusun en uzak olduğu nokta Çin'dir.
Rusya'da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.
Norveç'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.
Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, bir günde 90cm. kadar uzuyor.
İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir..
Eğer Barbi gerçekten yaşasaydı, vücut ölçüleri 97-72-82 cm olacaktı...
İnsanlar vücutlarında 300 adet kemikle doğuyorlar, ama yetişkin olduklarında bu sayı 206'ya düşüyor.
Tom Sawyer daktiloda yazılan ilk romandır.
Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar.
Newton, yer çekimi kanununu farkettiği zaman, 23 yaşındaydı.
Ödemeli telefon konuşmalarının çoğu, babalar gününde ediliyor.
Sadece insanlar ve yunuslar zevk için cinsel ilişkide bulunurlar.
Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
Kedilerin beyninde 32 adet kas vardır.
Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır.
Bir devekuşunun gözu beyninden büyüktür.
Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir.
Her 25 kişiden biri astim hastasidir.
Uranus, ciplak gozle gorulebilen bir gezegendir.
Kaptan Cook, Antarktika haric butun kitalara ayak basan ilk insandir.
Gunişigindan daha fazla yararlanmak icin saat uygulamasini Benjamin Franklin başlatmiştir.
Bugune kadar kaydedilmiş en buyuk dalga, 1971 yilinda Japonya'nin ishigaki Adasi'nda 85 metre yuksekligine ulaşmiştir.
Sahra colundeki Tidikelt kasabasina on yil boyunca hic yagmur yagmamiştir.
Başkan John F. Kenndy, yirmi dakikada dort gazete okuyabilirdi.
Mumyalarin ayak parmaklari tek tek sarilarak mumyalanmiştir.
Dunyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almişti.1878 yilinin şubat ayinda Connecticut New Haven'da yayimlanmişti.
Yataktan duşerek olme olasiligi iki milyonda birdir.
unlu cizgi film kahramani Temel Reis, 1919 yilinda Elzie Crisler Segar tarafindan yaratildi.
İlk camaşir makinesi 1907 yilinda Hurley Machine Co. Tarafindan pazarlandi.
Kita isimlerinin hepsi ayni harfle başlayip ayni harfle biter.
Herhangi bir okyanusun en uzak oldugu nokta cin'dir.
Kiş aylarinda, Moskova'daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alani kaplar.
Rusya'da dogudan batiya dogru seyahat edilirse, yedi saat kuşagi gecilir.
Norvec'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gunduz guneşli gecer.
Sadece dişi sivrisinekler isirir.
Dunyada her dakika iki tane duşuk şiddette deprem olmaktadir.
Hindistan'daki yillik dogum sayisi, Avustralya'nin toplam nufusundan fazladir.
Rusya'nin dortte biri ormanlarla kaplidir.
Tarih boyunca yeryuzunde bulunan altin 200 kat daha fazlasi okyanuslarda bulunmaktadir.
Kopeklerin ter bezleri ayaklarindadir.
Yazar Rudyard Kipling sadece siyah murekkep kullanirdi.
Mickey Mouse'dan once en meşhur cizgi film kahramani Felix The Cat'di.
Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hic kimsenin sigara icmesine izin vermezdi.
Salataligin yuzde 96'si sudur.
Bir kilo limonda bir kilo cilekten daha fazla şeker vardir.
Yarim kilo bal yapabilmek icin arilar iki milyondan fazla cicekten bitki ozu toplamak zorundadirlar.
Sadece dişi kanaryalar otebilir.
Tarantulalar iki bucuk yil yiyeceksiz yaşayabilirler. 

Kendi dirsegini yalamanin imkansiz oldugunu ?
Ördegin vakvaklamasinin yanki yaratmadigini ve bunu kimsenin aciklayamadigini?
Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arizalarin %23 unun, makinenin ustune oturup kendi popolarinin
Fotokopisini cekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldigini?
İdrarin zifiri karanlikta parladigini?
Eger cok siddetli hapsirirsan, kaburgalarindan birini kirabilecegini?
Hapsirmayi engellemeye calisirsan,basindaki veya boynundaki damarlardan birinin yirtilabilecegini ve olebilecegini?
Hapsirdigin sirada gozlerini acik tutmaya calisirsan, yerlerinden firlayabileceklerini?
Domuzların vücut yapilarindan dolayi hicbir zaman baslarini yukari kaldirip gokyuzune bakamadiklarini?
Dünya nüfusunun %50 sinin hic telefonla konusmadigini?
1 saat sureyle kulaklıkla birsey dinlemenin kulaktaki bakteri sayisini %700 arttirdigini?
Çakmağın kibritten önce bulunduğunu?
parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu?

Havuca rengini karoten verir.
Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!
Walt Disney'in kendisi fareden korkardı!
İnekler merdiven çıkabilir, ama inemezler!!
Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.
Hindistan`da oyun kagitlari yuvarlaktir.
Odemeli telefon konusmalarinin cogu babalar gununde ediliyor.
Ortalama bir pire, kendi buyuklugunun 150 katiyukseklige ziplayabiliyor.Bu orani tutturmak icin bir insanin yaklasik 30 metre ziplamasi gerekli.
Eger barbie gercekten yasasaydi vucut olculeri 97-72 82 cm olacakti.
insanlar vucutlarinda 300 adet kemikle doguyorlar ama yetiskin olduklarinda bu sayi 206 ya dusuyor.
Her dort amerikalidan biri mutlaka televizyonda gorunuyor.
Uyurken, televizyon seyrederken yaktigimizdan daha fazla kalori harciyoruz.
Kelebekler ayaklariyla tat alirlar.
Sarişinlarin esmerlere gore daha fazla saci vardir.
Yillara gore ortalama alindiginda , her sene esekler tarafindan oldurulen insan sayisi ucak kazalarinda olenlerin sayisindan dahafazla.
insan vucudundaki en guclu kas dildir.
Gozleri acik tutarak hapsirmak imkansizdir.
insanlar beyinlerinin sadece %10`unu kullanirlar.
Filler ziplayamayan tek memelidir.
Elektrikli sandalye bir disci tarafindan icat edilmistir.
Bir karincanin koku alma yetenegi en az bir kopeginki kadar gelismistir.
Amerikan havayollari, ucuslarda yolculara sundugu kahvaltilarda hertepsiden bir zeytini kaldirarak 1987 yilinda
40 bin dolar kar etmistir.
Yetiskin bir ayi, bir at kadar hizli kosabilir.
Atlarin insanlardan 18 tane fazla kemigi vardir.
Fareler ve atlar kusamaz.
Hapsirdiginiz zaman, kalbiniz de dahil olmak uzere butun vucut fonksiyonlariniz bir an icin durur.
Tom sawyer daktiloda yazilan ilk romandir.
Hamambocekleri yaklasik olarak 250 milyon yildir yasadiklari halde hicbir degisime ugramamislardir.
Gozlerimiz hicbir zaman buyumez. Ama burnumuz ve kulaklarimizin buyumesi asla sona ermez.
Kediler ultrason seslerini duyarlar.
Zurafalarin ses telleri yoktur.
Bir hamambocegi kafasi koptuktan sonra acliktan olmeden dokuz gun yasayabiliyor.
ingiltere`deki butun kugular kralicenin malidir.
Kutup ayilari solaktir.
Amerika`da satisa sunulan ilk cd, bruce springsteen`in "born in theusa" albumudur.
Bir karinca kendi agirliginin elli kati agirligi kaldirabilir.
Timsahlar dillerini disari cikaramazlar.
Zurafa 35 cm uzunlukta siyah bir dile sahiptir.
Yunuslar bir gozleri acik uyurlar.
Kangurular geri geri yuruyemezler.
Zebralar beyaz uzerine siyah cizgilidir.
Dunyanin bir numarali domuz ureticisi ve tuketicisi cinliler.
Bugune kadar bilinen en agir bobrek tasi 1.36 kg.
Dunyanin en hizli buyuyen bitkisi bambu, bir gunde 90 cm kadar uzuyor
18 subat 1979 yilinda sahra colune kar yagmisti.
İnsanlar yasamlari boyunca alti filin agirligina esit miktarda yiyecek tuketiyorlar.
Dunyanin en buyuk seker ihracatcisi kuba`dir.
Eskimo dilinde kar yagislarinin farklarini tarif etmek icin kullanilan yirmiden fazla sozcuk vardir.
En yakin olduklari noktada, rusya ve amerika`nin birbirlerine uzakliklari dort km `den daha azdir.
Buckingham sarayi`nda 602 oda bulunuyor.
Yeni zelanda, dunyadaki her turlu iklimin yasandigi tek ulke.
Newton, yer cekimi kanununu fark ettigi zaman 23 yasindaydi.
Dunyada insan basina dusen karinca sayisi bir milyon.
Sag elini kullanan insanlar sol elini kullananlara gore ortalama dokuzyil daha fazla yaşıyorlar.
Bir big mac hamburgerin ekmeginde ortalama 178 adet susam bulunuyor.
Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgilar.
Central park`ta yuzmek yasalara aykiridir.
Kirli kar, temiz kardan daha kolay erir.
Pablo picasso, parasızlık cektigi genclik günlerinde yaptigi resimleri yakarak isinirdi.
Suudi arabistan`da hic irmak yoktur.
Monakonun ulusal orkestrasi ordusundan daha genis bir kadroya sahiptir.
Zurafalar yüzemez.
Ortalama olarak, amerika`da gunde uc adet cinsiyet degistirme operasyonu gerceklesmektedir.
İnsan beyninin % 80`i sudur.
Amerika`da her saat 40 kisi kanserden hayatini kaybediyor.
Bir kromozom bir genden daha buyuktur.
ileri dogru bir adim atildiginda, insan vucudundaki 54 kas calisir.
insan beyninin ortalama agirligi 1.3kg`dir.
Birinin yuzunu hatirlamak icin beynin sag tarafi kullanilir.
Ortalama bir insan hayati boyunca iki yilini telefonda konusarak harciyor.
Ortalama bir buzdaginin agirligi 20 milyon ton.
New york bir zamanlar amsterdam`di.
Virginia woolf kitaplarinin cogunu ayakta yazmistir.
Pablo picasso, parasizlik cektigi genclik gunlerinde yaptigi resimler yakarak isinirdi.
Sigirlarin dort tane midesi vardir.
Sadece bir tane kovboy filmi kadin yonetmen tarafindan cekilmistir.
Dollenmeden sonra cocugun boyu 5 milyon kat buyur...
Yetiskin bir insan gunde ortalama olarak 23 bin kez nefes alir.
Kaslari yukari kaldirmak icin 30 kasi harekete gecirmek gerekiyor.
Erkekler kadinlara gore on kat daha fazla renk koru oluyorlar.
Penguen yuzebilen ama ucamayan tek kustur.
Sineklerin bes gozu vardir.
Baykus mavi rengi gorebilen tek kustur
Bugune kadar bilinen en agir bobrek tasi 1.36 kg. 

Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor. Sizi gizliyor. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuz anlamamalarını sağlıyor...
Taze kakao içinde bulunan sıvı kan plazması yerine kullanılabiliyor!!!
Hiçbir kağıt parçası 7 defadan fazla ikiye katlanamaz!!
Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insanın ölmesine neden oluyor!!!
Uyurken TV izlerken olduğundan daha fazla kalori harcarsınız!!
Dişçiler diş fırçalarının tuvaletten en az iki metre uzakta tutulmasını tavsiye ediyorlar, sıçrama nedeniyle havaya karışan partiküllerden fırçanızın korunması için!!
Üzerinde bar kodu bulunan ilk ürün Wrigley's marka sakızdı.
Kupa papazı bıyıksız olan tek papazdır!!
Boeing 747'nin kanatları uçakla uçmayı ilk başaran Wright Kardeşlerin uçtuğu mesafeden daha uzundur.
Amerikan Havayolları 1987 yılında first-class da sunulan salatalardan bir adet zeytin eksiltmek suretiyle 40.000 USD kar etmiştir.
Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!
Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.
Marlboro şirketinin ilk sahibi akciğer kanserinden öldü!
Barbie'nin tam adı Barbara Millicent Roberts'dir.
Michael Jordan bir yılda Malezya'daki Nike fabrikasında çalışan tüm işçilerin toplam gelirinden daha fazla gelir kazanmaktadır.
Ördeklerin vak sesi yankı yapmaz, nedenini de kimse bilmez!!Ve..Kaplumbağalar kıçlarından nefes alabilirler!!

MAĞARA BENZETMESİ







                             PLATON'UN MAĞARA BENZETMESİ





Eflatun ve mağara benzetmesi


İnsanoğlu toplum içerisinde; bir mağarada kollarından birbirine zincirlerle bağlanmış ve sırtı mağara kapısına dönük oturan esirler gibidir... Düşünürler, sorgulayan ve birey olabilenler dışında elbette…
Platon'nun "Mağara Benzetmesi" şöyledir :
"Bazı insanlar karanlık bir mağarada, doğdukları günden beri mağaranın kapısına arkaları dönük olarak oturmaya mahkumdurlar. Başlarını da arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağaranın kapısından içeri giren ışığın aydınlattığı karşı duvarda, kapının önünden geçen başka insanların ve taşıdıkları şeylerin gölgelerini izlemektedirler. İçlerinden biri kurtulur ve dışarı çıkıp gölgelerin asıl kaynağını görür ve tekrar içeri girip gördüklerini anlatmaya başlar ama içerdekileri, duvarda gördüklerinin zâhiri olduğuna ve gerçeğin mağaranın dışında cereyan etmekte olduğuna inandırması imkansızdır."
Platon’a göre, insanın yaşam içinde bulunduğu ortamı, bu mağara benzetmesi çok güzel anlatmaktadır. Platon iki evren ayırımı yapmaktadır. Bir yanda başlangıçsız, sonsuz ve mükemmel olan bir idealar evreni, öte yanda, ölümlü, mükemmel olmayan, nesneler evreni.
İnsan bedeni ile gölgeler evreninde bulunmasına rağmen, ruhu bir zamanlar idealar evreninde bulunmuş olduğu için, idealar evrenindeki gerçekler hakkında, kesin olmayan fikirlere sahip olmaktadır.
Platon’un bu mağara benzetmesinde:
Mağaraya zincirlenmiş insan; toplumun parçası olan ancak bireyselleşmemiş, farkındalığı gelişmemiş kişiyi temsil eder.
Mağara; toplumu simgeler.
Zincir; toplum içerisinde bireyi sınırlayan kalıplar, dogmalar, kurallardır. Bunlar zihnin özgürleştirilmesinde engellerdir.
Gölgeler ise toplum tarafından belirlenen ve benimsenen sorgulanmamış doğrulardır. Taassup ve dogma zihinlerden uzaklaştırılmalıdır.
Sadece arkalarındaki ışık kaynağının; bir nevi hakikatin ışığının yayıldığı ışıkla karşılarındaki duvarda oluşan kendi gölgelerini görmekte, bununla yetinmekte ve bu gölgelere bakarak eğlenmekte ve hayatlarını böyle geçirmekte olan insanlık için, bir nevi sürü psikolojisinde olduğu belirtilmektedir.
Zincirlerini kıranlar, kendi yolunu bulanlar, düşünenler bu gölgelerle yetinmezler. Filozof, kendini bu zincirlerden kurtararak her ne kadar zor ve acı verici olsa da yüzünü cesaretle gerçeğin ışığına dönerek hayatın gerçek anlamını ve doğruyu görebilen kimsedir.
Işık kamaşan gözlere yavaş yavaş verilir!
Bu kimselerin mağaraya döndükten sonra gördüklerini diğer insanlara anlatması ve onları inandırması daha da zor olacaktır, çünkü esaret, bağlılık, dogma ve karanlık rahattır, oysa gerçekleri görmek ve ışığa bakmak cesaret ister. Yorucu, dikenlerle kaplı ve uzun bir yoldur.
Mağaradakilerden biri zincirlerinden kurtulma kararlılığını gösterirse, bu yarı karanlıkta kaybettikleri zaman boyunca tutulmuş olacaklardır, hareket etmek isteyecekler ancak bedenleri acı hissedecektir, ateş gözlerini kamaştıracaktır. Kafası karışabilecek ve yine gölgelerin bulunduğu duvara, yani idrak ettiği tek gerçekliğe dönecektir.
Mağaradan aydınlık gün ışığına çıkarsa, sersemleyecek ve kör olacaktır; bir şeyler görebilmesi ya da anlayabilmesi uzun zaman alacaktır. Ama sonra, yukarıdaki dünyada yaşamaya bir kere alıştığında, mağaraya dönecek olursa, bu kez karanlık yüzünden geçici olarak kör olacaktır. Yaşadıklarıyla ilgili diğer mahkumlara anlattığı her şey, gölgeler ve yankılar dışında başka bir gerçeklik deneyimlememiş kitleler tarafından algılanamaz.
Modern toplum anlayışını da sorgulayan güzel bir benzetmedir. Platon’a ona göre bilgi, ruh için sadece bir "hatırlama"dır. Bu "doğuştan bilgi" veya "ruhun hatırlayışı" konusu Platon’a göre yaşam öncesi bir hayatın varlığı, dolayısıyla ruhun ölmezliği konusunda önemli bir kanıttır.
Gerçeği ve bilgiyi aramayan 2 varlık vardır:
Birincisi Tanrıdır. İkincisi Bilgisiz İnsan Kitleleridir.
Biri hakikatin tam içerisindedir, diğeri ise tam dışarısındadır.
Bu alegorinin yazımının üzerinden iki bin yıldan fazla zaman geçmiştir. Ne değişmiştir! Kolay olan, çaba gerektirmeyen daha makbul gelmekte. Halen güneşin ve ışığının sembolize ettiği iyi, doğru, güzel ve hakikat kavramlarına sırt çevirmekteyiz.
Mağara benzetmesinden yaşadığımız günler çerçevesinde toplum olarak da çıkarmamız gereken dersler var...
Artık ışığa, aydınlanmaya karanlık ile gidilmeyeceği anlamalıyız...
Artık çağdaş değerlere, muasır medeniyet hedefine, taassup ve dogma ile ulaşılamayacağını bilmeliyiz...
Hep beraber mağaradan emin adımlarla çıkıp, hakikatin ışığına bakabilmeliyiz...
Sonra; ilk olarak bu ışığı yansıtarak daha sonra da bizzat ışık olarak çevremizi aydınlatmalıyız...
Önce kendimizden başlarız, sonra çevremiz ve sonra da topluma yansır bu değişim. Dendiği gibi bir şey değişir, her şey değişir!

8 Aralık 2014 Pazartesi

Öğretmen Şiiri Video Sunum (24 Kasım Öğretmenler Günü Özel)

Öğretmen Şiiri Video Sunum (24 Kasım Öğretmenler Günü Özel)

felsefemm







Ya  ümitsizsiniz. Ya da ümit sizsiniz.
Ya çaresizsiniz. Ya da çare sizsiniz.
Behçet Necatigil


Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler.
Özdemir Asaf


İnsanların çoğu kaybetmekten korktugu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kiymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
W.SHAKESPEARE

ÖZLEM






ÖZLEM . - AHMET HAMDİ TANPINAR
Şiirler


Kime dokunsam sensin
Kimi çağırsa dudaklarım...
Başımın tacı, canım efendim.
Görünmez çığlıklarımı gören
Eğilmez başımı öpensin.
Sen bir deniz derinliğisin
Uslanmak bilmez kederler ülkesi...
Coşup yağan fırtına sessizliğim
Kül kedisi yorgunluğunda kalbim
Masalcı ninesini arıyor




3 Aralık 2014 Çarşamba

DOSTLUK








DOSTLUK 

Dostlar ırmak gibidir 
Kiminin suyu az, kiminin çok 
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca 
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya 

İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı, 
Bulanık bir göl gibi... 
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi. 
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı 
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.... 
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz; 
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz! 

İnsanlar vardır; derin bir okyanus... 
İlk anda ürkütür, korkutur sizi. 
Derinliklerinde saklıdır gizi, 
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız; 
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız. 

İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu... 
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler. 
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler! 
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz; 
Bu tip insanla bir ömür dolmaz. 

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere... 
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere. 
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk. 
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk. 
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip. 
Her biri başka bir karaktere sahip. 
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı. 
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı... 

İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz. 
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz. 
Dibini görürsünüz her şey meydanda. 
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda. 
İçi dışı birdir çekinme ondan. 
Her sözü içtendir, her davranışı candan... 

HERKES GİBİSİN







Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin 

1 Aralık 2014 Pazartesi

ÖZLÜ SÖZ








AŞIK VEYSEL








DELİ GÖNÜL DEĞME ÇAYDAN BULANMAZ -
Şiirler

Deli gönül değme çaydan bulanmaz
Coşarsa dalgası kendinden olur
Dertsiz aşık diyar diyar dolanmaz
Gezdirir kavgası kendinden olur

Gönül'e delidir demiştik baştan
Üşenmez borandan ıslanmaz yaştan
Boğulmaz denizden yenmez ateşten
Ateşi kor közü kendinden olur

Gönül bir deryadır dalgası dinmez
Her güzele meyil verip dost denmez
Taşıma su ile değirmen dönmez
Dökülür çarka su kendinden olur

Yüce dağlar ova gibi düzlemez
Veysel muhabbetten kerem gözlenmez
Tilki gölgesine arslan gizlenmez
Yiğidin gölgesi kendinden olur

                                             Aşık Veysel

28 Kasım 2014 Cuma

dürüstlük

  



Neo-spiritüalist terminolojideki dürüstlük (samimiyet) terimi kişinin başkalarına karşı dürüstlüğü kadar, kendisine karşı dürüstlüğünü de kapsar. Neo-spiritüalist görüşe göre kişinin kendisine karşı dürüst olması, özetle, yapmış olduğu nefsani hareketleri ve manevi vazifelerini yerine getirmesini aksatıcı hareketleri, yani hatalarını nefis denetlemesi sırasında hiçbir bahane ve mazeret bulmadan kendisine açıkça itiraf etmesidir. Samimiyet teriminin karşıt anlamlısı olan samimiyetsizlik (ikiyüzlülük) ise kişinin nefsaniyetini maskeleyebilmek üzere hatalarına bahane ve mazeretler bularak, gerçeği olduğundan başka türlü görmeye veya göstermeye çalışması olarak tanımlanır.

27 Kasım 2014 Perşembe

Felsefenin yeri

Rahmi Karakuş

Türkiye’de farklı tarzlarda nitelendirilmekle birlikte bir felsefe etkinliği vardır. Varolan felsefe etkinliği dayandığı zeminler, ilgilendiği sorunlar, elde ettiği birikimler ve yöneldiği hedefler bakımından yaklaşık bir asırdır da düzenli olmamakla birlikte kısa aralıklarla sorgulanmaktadır. Bir felsefe geleneği oluşturmak veya mevcut düşünce gelenekleri ile bağlantılı olarak yeniden yapılandırma gayretleri ile felsefe etkinliğimiz kendini dünya felsefeleri ile mukayese etmeye ve dünya felsefesi içindeki yerini görmeye de çalışmaktadır. Bütün bu çalışmaların başlangıçta ‘Bizde Felsefe’, veya ‘Türkiye’de Felsefe’ şeklinde yapılırken son zamanlarda Türk Felsefesi başlığı ile yapılmakta oluşu -deyimin muhtevası için düşünülenler farklı olmakla birlikte- felsefe etkinliğimizin kendine güveninin oluştuğu şeklinde anlaşılabilir. Bu deyimle kastedilenlerin ortak yönü –her ne kadar bazıları Türkçe’yi felsefe için yeterli görmese de- Türkçe’de yürütülen felsefe etkinliğidir.

Diğer konular söz konusu olduğunda zaman zaman kendini gizleyen yanlı bir bakış açısı ile bazı çalışma tarz, konu ve türlerini felsefe olarak kabul etmeyen anlayışlar olduğu da görülebilmektedir. Hatta felsefeciliği ve felsefe öğretimini ancak belli türden kişilerin vermesi gerektiği şeklindeki bir yaklaşımla bir sınıf teşekkülü veya uzmanlık taassubu fikrini uyandıran yaklaşımlar sezilmektedir.

Felsefe eğitiminin orta ve yüksek okullarda yer almasından bu yana süren bir ayrılıkla felsefeyi İslam felsefesi/İslam Düşüncesi ekseninde anlayanlarla Batı Düşüncesi/Aydınlanma akımı veya Batı Düşüncesi/Yeni-Pozitivizm/Analitik felsefe şeklinde düşünenlerin bir mücadele içinde oldukları ve hatta Z.Direk’in ifadesi ile ‘kutuplaşma’ içinde oldukları görülmektedir. Felsefe etkinliğini belli bir akıma, belli bir alana, belli bir medeniyet çevresine ve belli bir tarihsel döneme hasretmenin meşruiyetini sorgulamaksızın savunulan bu görüşlerin değerlendirmesi bu yazının konusu dışındadır.

Türk felsefesi başlığı ile yapılan bir soruşturmada felsefe adına belli bir kararın zemin alınması normal karşılanmalıdır. Felsefenin ne tür bir etkinlik olduğu, neleri nasıl ele aldığı, diğer alanlardan, gerek konu ve gerekse işleyiş olarak farkının ne olduğu açık veya dolaylı bir biçimde bu tür soruşturmalarda barındığı görülebilir. Felsefe adına belirlenen özellikler de ister istemez mevcut işleyiş ve birikimi buna göre yargılayan bir hal almakta ve bir kısım çalışmaları felsefe dışı kabul etmektedir. Ancak bu durumun ilk sakıncası Türk felsefesi deyimi ile bir gelenek oluşturmayı veya bir geleneğe eklemlenmeyi hedeflerken, bu tip bir yaklaşımın ilk sakıncası bindiği dalı kesmek anlamına gelmektedir. Felsefe çalışmalarının dar bir özellikler alanına hapsedilmesi belli bir ekolü geliştirebilirse de gelenek oluşturma için lazım olan fikri çoğulcuğu imkansızlaştıracaktır. Kaldı ki günümüzde felsefî olan ile olmayanı akademik kriterlerle bile belirlemenin sakıncalarına dahi işaret edilmektedir. Oysa felsefeyi “Evrensel felsefe diye bir şey yoktur; ama felsefe sorunları evrensel olabilir. Bu sorunlar, mutlaka belli bir dil-kültürde ele alınır ise o dil-kültürün az ya da çok damgasını taşır. Bu damga, kimi zaman doğrudan doğruya sorunun varlığını bile belirler. Bu yüzden her felsefe sorununun bile evrensel olduğu söylenemez” veya “Biricik bir felsefe (felsefe tarzı: felsefe yolu) yok felsefeler, vardır. Her felsefenin kendisiyle yapıldığı herhangi bir doğal dil de bile biricik bir felsefe yok, felsefeler vardır.” y a d a“ Çok sayıda felsefelerin, felsefe tiplerinin birlikte yer aldıkları alan olarak felsefe b) Belli bir felsefe anlayışının, felsefe tipinin adı olarak felsefe” şeklinde anlamak da mümkündür. Bu tür bir bakış açısı felsefe hayatımızı sorgularken daha başlangıçta felsefe nedir sorusuna takılmadan ilerlemeyi sağlayacaktır.

Herhangi bir nesnenin olduğu gibi herhangi bir etkinliğin de tam tanımını, eskilerin deyimi ile ‘efradını cami(ferlerini kapsan) ağyarını mani (diğerlerini dışarıda bırakan)’ bir tanımını yapmak mümkün değildir. Aynı güçlük tanım yerine tasviri esas aldığımızda da geçerlidir. Fakat yine de binlerce yıldır farklı kültür çevrelerinde yürütülmekte olup somut ürünleri ile bugüne ulaşmış bir felsefe etkinliği vardır. Felsefî olanı belirlemek için döngüsel görünümüne rağmen işe yarayan açıklama ‘Felsefe, filozofların yaptığı şeyin adıdır ve filozoflar felsefe yapanlardır’ olmaktadır. Bu sebeple felsefe yaparken ihtiyaç duyulan en önemli şey belli bir felsefeye/filozofa değil her felsefeye/filozofa açık olmayı ihmal etmemektir.

Türk felsefe hayatının bugünü söz konusu olduğunda içinde bulunduğu bir takım sıkıntılardan söz edilebilir. Bunların başında –farklı anlaşılmakla birlikte terimler ve dil gelmektedir. Diğer sorunlar da bununla bağlantılı veya aynı gerekçenin zamanla ortaya çıkardığı sonuçlar olarak anlaşılabilir.

Türkiye’de yaklaşık iki yüz yıldır süren batılılaşma çabaları, kendi kültürel geçmişimizle ilişkinin kopmasına veya bazen kutsallaştırılmasına sebebiyet vermiştir. Felsefe hayatımızdaki her sorun (yukarıda ifade edilen terim ve dil sorunu da) bu konun bir parçası olarak ortaya çıkmıştır.

Bilindiği gibi yenilginin yarattığı olumsuzlukları gidermek maksadıyla yönelmiş olduğumuz batı dünyasının müspet bilim ve teknolojisine talip olurken aynı zamanda değerler dünyasına da uzak durulamamıştır. Bu yönelişin içinde yer alan tarafların bir kısmı felsefe ve bilim etkinliğini Türkçe’nin o günkü terim dünyası ile sürdürmesini ve geleneğin içinde yer alan Arapça’nın imkanlarını kullanmak gerektiğini savunurken, buna yakın bir diğer görüş mevcudu korumak ama yeniyi Türkçe’nin kendi içinden bulmayı tercih etmiştir. Karşı görüş ise Cumhuriyet yıllarında politik gücü de arkasına alarak dili baştan sona ‘öz’ veya ‘arı’laştırmayı tercih etmiş ve Arapça ve Farsça kaynaklı terimleri bugün kullanılmayan İslamlık öncesi Türkçe’den veya mevcut Türkçe kelimelerden türetmek yoluyla elden geçirmiştir. Hatta bilim felsefe terimlerinin dünya ile ortaklığını sağlamak düşüncesi ile Latince ve Grekçe’nin esas alınması gerektiğini savunanlar da olmuştur. Bugün daha çok ikincisinin galip geldiğini söylemek gerekir. Bu durum Türk felsefesinde büyük bir anlama sorunu yaratmıştır. Bazen ‘bizde felsefe olmadığı için terimlerimiz yetersiz’ bazen de ‘terimlerimiz yetersiz olduğu için felsefe yapamıyoruz’ gibi garip bir çaresizlik veya duygu karmaşası hali yaratılmıştır.

Bugün çeviri eserlerde felsefî kavrayış farklarını vurgulamak için çevirmenlerin bazen kendilerince uydurdukları terimlere dahi sıklıkla rastlamak mümkündür. Oysa “felsefî kavramları adlandırmak için kullanılan adların felsefî düşünce tarafından haklılaştırılması gerekir ve bu zor bir iştir. Eski adları bir tarafa fırlatıp atmak kolaydır. Ama onların yerine keyfi olarak başka bir ad geçirme cüreti, düşüncenin travması ve felce uğraması tehlikesini göze almış demektir. Dilin hayatını tepeden inme bir darbe ile değiştirmeye çalışmak, düşüncenin yaratıcılığına katı ve anlaşılmaz sınırlar koymaktır. Saf ya da arı bir dile duyulan özlem metafizik bir sanrıdır, çünkü bulaşma ve farklılaşma dilin yaratıcılığının olanaklarıdır.” 

Türk felsefesi adlandırmasındaki Türk kelimesi ile Türkiye ve Türkçe merkezli bir değerlendirme kastedilmektedir.Burada Türkçe ile de XIX. yüzyıldan başlayarak İstanbul ve Anadolu esaslı bir temel ve gelişim gösteren Türkçe dil dünyasının geçmişi dışarıda tutularak XX.yüzyıldaki batı kolu öne çıkarılmaktadır. Bu kayıtların dışına çıkıldığında tarihin uzak zamanlarına gitmeksizin Türk ve Türkçe’nin dünyası oldukça geniştir. İ.Kara’nın işaret ettiği gibi XIX. yüzyılda “dilin merkezi İstanbul ve Anadolu olmakla beraber Türkçe düşünce ürünlerinin ortaya çıktığı coğrafya ve mekanlar bugünkü muhayyilemizi zorlayacak genişliktedir: Kazan, Buhara, Taşkent, Bahçesaray, Orenburg, Bakü, Kahire, İskenderiye, Şam, Bağdat, Paris, Londra, Cenevre, Moskova,Sofya, Selanik …” Üstelik bu dil XI.yüzyılda etimolojik ve semantik bilgiler taşıyan sözlüğünü de ortaya koymuş bir dildir. Türk felsefesi deyişindeki Türk kelimesinin vurgusunu herhangi bir ideolojinin emrine vermeksizin yirminci yüzyıl Türkiye Türkçe’sini ve bu dilde yetişenlerin, bu dildeki felsefî ürünlerini kapsayacak şekilde anlamak mümkündür. Ancak bugün Türk felsefesi kavramını kültürel dilsel merkezli anlamakla beraber felsefî ürünler ve felsefeciler olarak genişletmek ve tarih ve coğrafyaya yayma imkanımız şimdilerde daha kolaydır. Siyasi ve teknolojik gelişmeler bunu sağlayacak elverişliliktedir. Türk felsefesi etkinliğini Türkçe’nin doğu kolundaki dil ve düşünce ürünleri ile zenginleştirmek mümkündür. Ancak Türkiye’deki felsefe etkinliği yönünü tamamen batıya çevirmiş görünmektedir.

Türk felsefe hayatının bir diğer problemi XI.- XII. yüzyıllarda ortaya çıkan bir yaklaşımın felsefeye kültür içinde verdiği (dinî) değerdir. Bilindiği gibi İslam dünyası “philo-sophia/ philosophos”u bazen felasife/feylosof şeklinde bazen de hikmet/hakîm şeklinde anlayarak kullanmıştır.Sophia ile hikmet anlam olarak birbirinin yerine kullanılabilir gözükürken kendini daha mütevazi bir seviyede düşünen ‘philosophia’ ile Kur’an’ın ‘hikmeti’nin birbirinin yerine kullanılması dinle felsefeyi eşit konumu getirmiştir. Bunu destekleyen felsefe/filozof ve din/peygamber mukayeseleri (özellikle Farabi, İbn Sina ve Gazali sonrasında İbn Rüşd) ile felsefe din mücadelesi halini almıştır. Gazali ile özdeşleştirilmiş ünlü felsefe karşıtlığı, zamanla kalıcılaşmış ve ‘felasife’ veya ‘feylosof’ küfür ya da en azından hafifmeşrep, kalender anlamına gelir olmuştur. O, sloganlaşmış şekliyle küfürle iştigal etmedir, zındıklıktır ve dinin aleyhine çalışan bir etkinliktir. Özellikle kelam ve tasavvuf çevrelerinde hakim olan bu yaklaşım toplumun ortak zihniyeti gibidir. Burada Tanzimat’a gelinceye kadar felsefe ile ilgilenilmediği ve felsefenin Gazali sonrasında ortadan kalktığı gibi indirgemeci bir görüşü savunmak elbette söz konusu değildir. Dile getirilmek istenen sadece felsefe ile uğraşmanın toplum nezdindeki olumsuz itibarıdır. Ayrıca Gazali’nin eleştirileri ile mahkum edilen belli bir tarz felsefedir ki o bile yeterince başarılı olamamış, belli bir seviye de olsa hem müstakil olarak, hem de problemler ve bazı fikirler bakımından kelam ve tasavvuf alanında yaşamıştır. Yunan Tarzı Felsefe veya Meşşailik veya Aristoculuk olarak adlandırılan bu akımın dışında tasavvuf içinde yürütülen felsefenin henüz işlendiği sorgulandığı söylenemez .

Türk düşünce tarihinin en zengin literatür veya alanlarından biri olan tasavvuf ne yazık ki felsefecilerimizin büyük bir kısmının değişik sebeplerle görmezden geldiği, ‘dinî alan’, ‘dinî felsefe’ veya tam tersi olarak ‘felsefeden korunması gereken özel ve müstakil bir alan’ olarak durmaktadır. Tasavvufun çok sayıda ekolü ve edebi alanlara yayılmış ve sindirilmiş olmaklığı ve mantıklılık (?) kaygısı içinde olmayışı bir engel gibi anlaşılmamalıdır. Bu alanın problem soruşturması bakımından, özellikle yakın tarihlerin felsefe yapma örnekleri ile (yorumsamacılık,fenomenoloji, varoluşculuk gibi) ele alınması dünya felsefesine katımız açısından da büyük bir bakir birikimdir.

Felsefenin dine karşı veya zararlı bir etkinlik olduğu anlayışı ortadan kalkmamakla birlikte bugün etkili değildir. Ancak dinle felsefe arasındaki ilişkiyi ortaçağdaki gibi veya yakın zamanların felsefî anlayışlarından yeni pozitivizmi gibi anlamanın da bir takım sıkıntılar yaratacağı ortadadır.Her şeyden önce böyle bir anlayış dini ilgilendirmeyen konularda felsefe soruşturmalarını gerekli görmeyerek dışlayacak veya her düşünceyi dinle ilişkilendirdiği için farklı düşünme tarzlarını felsefe olarak görmeyip reddedecektir.

Diğer bir sorun da Batıda gelişen bazı felsefe akımları ile bilim çevrelerinin felsefeye yaptıkları eleştiriler neticesinde ortaya çıkan bir anlayıştan kaynaklanmaktadır. Bu da ‘bilim insanlık sorunlarını çözmeye yeter, metafizik saçmalıklara gerek yok’ şeklinde vulgarize edilebilecek görüştür. Felsefenin kendi geçmişindeki bazı olumsuz özelliklerinden kurtulamadığı bir ortamda bilakis onun canlandırılmasına çalışılırken böyle bir anlayış ilginç bir durumdur. Yeterli kesafette bilim etkinliğinin olmadığı bir kültürel ortamda bilime bu tarz bir paye vermek naiv bir tutum olmaktan fazla bir anlam ifade etmese gerektir. Bilimsel bilgi üretimini, bilimsellik niteliğini yaygınlaştırmadan felsefeyi ‘bilimsel felsefe’ şeklinde anlamak hem bilimsiz hem de şartlar gereği tarihsel anlamda felsefe birikimi eksik olarak felsefe yapmaya çalışmak demektir. Böylece felsefe yerine bilimin yeterli görülmesi, en hafifinden felsefenin bilimin yardımcı disiplini gibi algılanması felsefecileri ve felsefe çalışmalarını önemsizleştirmiştir. Tıpkı dil konusunda olduğu gibi burada da politik güç kendisini hissettirmiş gibidir. 

Türk felsefesinin önünde duran sorunlardan biri genel olarak felsefenin de sorunu olan felsefî düşüncenin kökleri meselesidir. Özellikle on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllar boyunca hararetle savunulan ana tez felsefenin bir Yunan medeniyeti eseri olduğu şeklindendir. 18. yüzyıl kaynaklı bu anlayışı Z. Direk R.Bernasconi’ye dayanarak şöyle özetliyor: “ Eski Yunanlıların felsefeyi Mısırlılardan öğrendikleri görüşü, Warburton’un 1738 tarihinde dediği gibi, ‘Antik Çağ’la ilgili
bilinen en sağlam olguydu.’ Oysa Hegel, bu tarihin üstünden henüz bir yüzyıl dahi geçmeden yeni ortodoks pozisyonu, felsefenin Eski Yunan’da başladığını ilan eder. Onsekizinci yüzyılın son çeyreğinde geçerli uzlaşma, Yunanlıların başka halklardan hiçbir şey öğrenmiş olamayacaklarıdır.

Felsefenin Eski Yunan’da başladığı fikri, 18. yüzyılın sonunda yerleşti. Yunan felsefesinin özerkliğini ilk savunan Dietrich Tiedemann’ın Geist der spekulativen Philosophie von Thales bis Socrates 1791 yılında yayınlandı ve bu eserin ardından, Wilhelm Tenneman’ın onbir ciltlik Geschichte der Philosophie adlı felsefe tarihi piyasaya çıktı. Tenneman, Tiedemann’ın projesini tüm Batı tarihine yaymaktaydı. Felsefe tarihinin yeniden yazıldığı bu an, Avrupalıların diğer kültürleri inşa ettiği andır.

Diğer kültürlerin inşa edilmesini takip eden son iki yüzyıldır felsefe aile içi bir mesele olarak anlatılır. Oysa Batı felsefesinin yeniden kurulmasını başka kültürlerle karşılaşmalar tetiklemiştir.”

Buna göre felsefe Yunandan bugünkü Batıya intikal ederek gelmiş bir batı medeniyeti ürünüdür. Felsefenin tarihsel gelişiminde İslam dünyası birkaç düşünürü ile aracılık etmiş ve fakat ona bir katkısı olmayan emanetçiler konumunda görülmüştür. Bu düşüncenin gerçeği yansıtmaktan çok yapay olduğu son zamanlardaki bir kısım çalışmalarla ortaya konmuş ve bunlar Türk okuyucusuna da sunulmuştur. Böyle bir anlayışın sakıncalarından biri ne yapılırsa yapılsın felsefî düşüncenin dışında kalmaktır. Çünkü yunanda felsefî düşünceyi ortaya çıkaran sebepler tarihî olarak biricik sebeplerdir ve bir başka medeniyetler tarafından yaşanamazlar. Diğer kültür çevreleri içinde ortaya konmuş ürünlerin felsefe olarak görülmemesi, daima geride kalmayı da beraberinde getirmekte ve felsefe etkinliğine katılmak için bu batılı birikime bağlı kalma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Batı dışındaki kültür çevrelerinin düşünce ürünleri dinî, mistik özelliktedir ve onlar felsefî düşüncenin ortaya çıkardığı bilim-teknoloji, siyaset vb. sonuçları ortaya çıkaramadıklarından insanlığın gelişmemiş aşamasını yansıtırlar. Bu anlayışın felsefe etkinliğine katılmak isteyen birinin kendi kültürel geçmişine yabancılaşmasını ortaya çıkaracağı da aşikardır.

*Yukarıdaki soruna bağlı ve onunla kısmen iç içe bir diğer sorun Türk felsefesi deyimi ile daha ziyade yakın zamanlarda batılı felsefe birikimi ile tanışmış felsefecilerimizin felsefe eyleme ve ürünleri kastedilmektedir. Bu anlayışın temelinde Türklerin bütün İslam dünyası gibi onikinci yüzyılla birlikte felsefeden uzaklaştıkları yargısı yatmaktadır. Onikinci yüzyılla birlikte felsefenin
A.Arslan’ın deyimi ile Yunan Tarzı felsefenin olumsuz değerlendirmelerle gözden düşürülmesi söz konusudur. Bu genel olarak felsefe adına teşmil edilmiş bir olumsuzluk olarak süre gelmiştir. Ancak felsefe eylemini belli bir felsefe tarzına kilitlemeksizin ele aldığımızda felsefî düşüncenin kültürel geçmişimizde olmadığı söylenemez. Buna dinî felsefe, mistik felsefe, teosofi gibi adlar verilebilir.

Hatta haşiye ve şerhlerle devam etmiş bir ortaçağ tarzı felsefe de denebilir. Fakat felsefî düşüncenin her türlüsü ile bu kültür dünyasından ortadan kalktığı mesnetsiz bir iddiadır. H.Poyraz’ın değerlendirmesi ile “İlkin, bir şeyin mevcut olmadığını söyleyebilmek için, onun mevcut olduğu durumların gözlemlenmesi gerekir. Aksi halde olmayan bir şeyin varolmadığını dile bile getirmeyiz: Olmayan bir şeyi düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle, dilde mevcut olmayan bir şeyin, ne varlığından ne de yokluğundan söz edilebilir. Dolayısıyla felsefenin bir kültür içerisindeki varlığı ya da yokluğu hükmü, ancak bir felsefe yapma tarzına göre verilebilir. Bu felsefe yapma tarzı, belli bir felsefe tasarımını gerekli kıldığından, hükmümüz bu tasarımla sınırlı kalacaktır. Osmanlı’da felsefenin olmadığı tezi de, Batılı anlamda bir felsefe tasarımı ile mukayese edilerek verilmektedir.

Bu iki yönden sakıncalıdır. (1) Çünkü felsefe yapmanın tek bir Batılı tarzı yoktur. (2) felsefeyi kültürün billurlaşmış bir biçimi olarak düşündüğümüzde, farklı kültürlerin farklı felsefe yapma tarzları olabilir.

Bu iki yönden bakıldığında, Osmanlı’da tehafütler zinciri olarak devam eden İslam Felsefesi geleneğini yok sayamayacağımız gibi, kelam ve tasavvufu da, bizim felsefe geleneğimiz içinde düşünebiliriz. Ayrıca Osmanlı’daki siyasete ve ahlaka dair eserlerin bu çerçeveden değerlendirilmesi, kanaatimize göre daha sağlıklı olacaktır. Bu nedenle ‘Osmanlı’da felsefe yoktur’ cümlesini yalnızca belli bir felsefe yapma tarzını kastederek söyleyebiliriz. Bu durumda söylenen, başka bir kültürde varolan felsefenin Osmanlı’da olmadığıdır.”

*Türk felsefesi deyimi ile batı felsefesine bağlanmanın, dolayısıyla İslam felsefesi adlandırmasının kapsamından çıkmanın ortaya çıkardığı durumun bilincinde olmak gerekir. İslam felsefesi deyimi ortaçağlara bağlı zaman sınırları ile düşünülmeyecekse yirminci yüzyıl başına kadar Türk felsefesi kavramı içindedir. Burada kastedilen Osmanlı devletinin siyasi belirleyiciliği dolayısıyla İstanbul’un
kültür merkez olmasıdır. Diğer taraftan yirminci yüzyılın başlarına kadar gelen bu birikimin içine ilk ve ortaçağ itibarıyla batı ve doğal olarak bütün İslam dünyası varken Türk felsefesini yirminci yüzyılla -özellikle Cumhuriyetle- başlatmak ve bunu modern felsefe ile istikamet kazanmış batı felsefesinin bir kolu ile bütünleştirmeye çalışmak düşünce evrenini daraltmak anlamına gelecektir.

Oysa Türk felsefesi adlandırmasında ilkçağdan başlayarak bugünkü batı felsefesi ile İslam felsefesinin birikimini bir arada olduğunu unutmamak gerekir. Böylece Türk felsefesi ile felsefe tarihi birikimi açısından neredeyse bütün dünyanın felsefe birikimini zemin olarak kullanan bir felsefe etkinliği gerçekleştirmek manasına gelecektir. Ancak Türkiye’nin uluslar arası şartlar dolayısıyla gelişen sebeplerle İslam dünyasının merkezliğinden çekilmesi akademik çalışmalara da
yansımış görünmektedir. Öyle ki batılı akademik çalışmalarda Türkiye’deki düşünce etkinlikleri İslam düşüncesi içinde değerlendirilmez olmuştur. 


Diğer taraftan Türkiye dışındaki İslam ülkelerinin yaptığı İslam felsefesi çalışmalarında da benzer bir yaklaşım görülür. Bu çalışmaların işaret edilmesi gereken en önemli özelliği İslam felsefesinin klasik çağlarına dair değerlendirmelerinde ortaya çıkmaktadır.M.M.Şerif’in yönetiminde hazırlanmış olan İslam Düşüncesi Tarihi adlı eserde İslam dünyasındaki düşünce etkinliklerine
başlamadan önce İslam öncesi Hint, Çin İran, Arap, Süryani ve Yunan düşüncelerine yer verilirken İslam öncesi Türk düşüncesi yer almamaktadır. İslam düşüncesini Arap ve Arapça merkezli bir oluşum olarak kabul eden bu ve benzeri yaklaşımların karşısına benzer bir ırkçı veya kültürel ırkçılıkla çıkmanın batı dünyasında felsefî düşünceyi Yunanla özdeşleştirmekten farklı bir yanı olmasa gerektir. Türk felsefesinde felsefî düşüncenin kökleri bakımından Türk kültürünün şekillendiği tüm ortamların olabildiğince izlenmesi gereklidir. Ancak Türkiye’de İslam öncesi
kültürel unsurların felsefî açıdan ele alınmamış ve alınmıyor oluşları büyük bir eksikliktir. Bu dönemlerin bazı önemli dinî ve fikrî unsurlarının avamileşmiş geleneğin veya bir kısım siyasi-ideolojik çevrelerin elinde değersizleştirilmiş olmaları, onları bu şekilde kullananların suçu olmasa gerektir. İslam öncesi döneme yönelik felsefî ilgilerin başta Türkçe üzerinden yürütülmesi, başta
Türkçe’nin felsefî kabiliyetini ortaya koyacak ve akabinde felsefî kavrayışımızda Türk Felsefe adlandırmasını daha özgün hale getirecektir.

Türk felsefesinin bir diğer sorunu felsefe eğitimi ile ilgilidir. Orta dereceli okullarda okutulan felsefe eğitimi içerik olarak bir tarafa üniversite giriş sınavı için değeri açısından tam bir itibarsızlık örneği sunmaktadır. Sı8nav sisteminin gereği olarak düşünülmekle beraber felsefe sorusu olarak öğrenciye sunulan soruların felsefe derslerini takip etmeyi gerektirmeyecek biçimde oluşu ilginçtir.

Üstelik özellikle felsefe dersinin liselerin son sınıfında olması ve bu dönemde öğrencilerin sınav hazırlığı içinde oluşları sınava hazırlık bakımından önemsenen dersler içine felsefe dersinin girmeyişi de ayrı bir prestij kaybı yaratmaktadır. Lise eğitimi sırasındaki felsefe dersi içeriği ayrı bir değerlendirme konusu olacak kadar önemli ve çok unsurludur. Burada üniversite eğitimi açısından sorunu incelemek tercih edilecektir.

Felsefe bölümlerimizin her ne kadar programları birbirine yakın olmakla birlikte bölümlerin felsefe içinde belli bir akıma veya döneme bağlı kalmaları söz konusudur. Bu felsefeye özgü olarak normal karşılanabilir. Fakat bu durum felsefe öğrenimi için gelen öğrencilerin tür bir felsefe anlayışına muhatap olduklarını bilmeksizin bölümlere girişlerinin düşünülmesini gerektirmektedir. Oysa felsefe etkinliği diğer disiplinlerden farklı olarak günümüzün pedagojik ve akademik formatlarını aşan bir özelliğe sahiptir. Her ne kadar Kant var bir yaklaşımla ‘felsefe yapmak öğretilir’ yargısı felsefe eğitimi için ortalama öğretim bilgilerinin belirlenebileceğini çağrıştırsa da bunun aksini mevcut felsefeye giriş kitaplarına bir göz atmakla anlamak mümkündür. Böyle olunca öğrencilerin karşılaştıkları felsefe birikimi ve felsefe tarzını tek felsefe birikimi ve tarzı olarak kazanmalarının çarelerini düşünmek gerekmektedir. söz konusudur. Bu sebeple felsefe bölümlerinde hem farklı felsefe yapmanın temsilcilerine hem de bölümler arasında dönemlik misafir öğretim elemanı uygulamasının işlerlik kazandırılması çalışılması diğer dallara göre çok daha elzemdir.

Diğer bir konu da felsefe derslerinin başta sosyal bilimler olmak üzere felsefe dışındaki bölümlere sınırlı derecede açık oluşudur. Ülkemizdeki bilim ve akademik kavrayış yüzeysel bir pozitivizm sergilediğinden felsefî düşünceye en çok ihtiyaç duyacak bölümlerde dahi yeterli felsefe dersi olduğu söylenemez. Bir zihni tutum olmak bakımından analitik düşünmenin kazandırılacağı yer yüksek öğrenim olması gerekirken bugün üniversitelerimiz alelade manasıyla meslek edindirme okulları haline gelmiş durumdadır.